Üç hayat, üç genç insan ve kaderin üzerlerinde oluşturduğu bermuda şeytan üçgeni...
Azra yandı aşkı için.
Arda da yandı hem de kor ateşlerde...
Azrail’e selam verdiler ve her seferinde arsız bir gülümseme takındılar yüzlerine.
Dingin denizde kopan ani fırtına, onları bir yaprak gibi savurdu.
Uzaklara hem de çok uzaklara...
*Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar...* diyordu Üstad
Necip Fazıl Kısakürek mısralarında.
Peki şimdi; kimi, nerede ve ne kadar bekleyecekti?
Azrail’e karşı verilen savaştan Azra ve Arda galip olarak çıkabilecekler miydi?
Belki de çare ararken kaybolmuşlardı çaresizliklerinde...
Çaresizlik neydi? Peki, kime göre, neye göre çaresizlikti?
Zaman bir tuz misali yaralarını acıta acıta iyileştirecek miydi?