Önce güzel Türkçe, yaşayan Türkçe, yahut Turan Türkçesi ile kaleme alınmıştır. Alelade duygulanışların değil, çilenin, fikir ıstırabının, yaşanan yılların mahsulüdür. Ferdi ve milli hassasiyetler, bu manzumelerin her mısraına sinmiştir, size kendisini, yormayan mesajlarla okutur, sizi düşündürür, üzer, size ümit verir ve sizi huzursuz ederken size çareler de aratır. Sanat adamı nutuk atmaz, vaaz vermez ama incitmeden ince ince yaralarınızı sızlatır. Musiki de öyledir. Dede Efendi ve Itri’yi dinlerken de aynı akışa kapılmaz mıyız? Musikisinde bir taraftan din, bir taraftan bütün hayat akmış olan o nağmeler saltanatı, hepimizin gönlünde Mavi Tunca’la gür Fıratı çağlatırken, diğer tarafta Kızıltuğ’un şiirleri, Vardar kıyısında veya Ohri akşamında sizi şairiyle birlikte düşündürür, ağlatır. Bütün bu fikirle beslenen duygulanışlara daima ihtiyacımız vardır. Şairlerinin söylemediği, yazmadığı bir edebiyat milli de olamaz evrensele de yükselemez. Onlar nasirlerimizle beraber Kendi Gök Kubbemiz Altında yazıp söyleyecekler ki yetişmekte olan nesiller neyin nesi olduklarını bilsinler, uyansınlar ve daimi teyakkuz içinde bulunsunlar. M. Mehdi Ergüzel