Milli ruh, dilde, kelimelerde, cümlelerde, yazılan metinlerde ve söylenen sözde vücut bulur. Evet, bütün bir söz varlığımız, bizi millet yapan mayamızı, karakterimizi ve şahsiyetimizi inşa eder. Mamafih insana maya, kulağından yahut gözünden, sözle ve kelimeyle çalınır. Bu mayayı bize çalan, Türkçemizi hakikat dili hâline tebdil eden Pîr-i Türkistan’dan başlayarak “dil mülkümüzde bereketli bir mana arkının açıldığına tanık oluyoruz. Bu arkın “serçeşmesi” bir mana eridir. O, Arslan Baba’dan ve Yûsuf-ı Hemedânî’den tahsil ettiği manayla Türkistan toprağını sulamıştır. Bu itibarla gönüllere şenlik, kalbe huzur ve akla istikamet veren hikmetler söylemiştir. Onun açtığı “hikmet arkı”, göçler ve ticari seyahatlerle Anadolu’ya ve oradan da Rumeli’ye kadar ulaşmıştır.
Elinizdeki bu kitap, Anadolu toprağını mayalayarak bize yurt edinmemizi temin eden ”mana”nın izini süren metinlerden oluşmaktadır.