Sıcacık Bir Ev Özgür Çırak’ın ilk öykü kitabı. Çırak, yeryüzüne inmek için nazlanan adaletin, sevginin yokluğunu hatırlatıyor bize. Sartre’dan aldığı güçle, dünyadaki sayısız metinden ayırmak istiyor öykülerini. Derdi illüzyon yaratmak değil, sahte olanı açığa çıkarmak.
Özgür Çırak öyküsü yazılmayanların peşinde bu yüzden… Sıcacık Bir Ev’in karakterleri ezilenler, maddi manevi kaybedenler, zinciri görünmeyen köleler… Hayal kırıklığına uğrayanlar, yarım kalan aşkı ve özlemiyle başa çıkmaya çalışanlar, hırsına yenilenler de… Çırak, anlatmak için olağanüstü meseleler aramıyor. İşçi ölümleri, iş hastalıkları, sömürü öykünün sebebi oluyor. Çırak politik meseleleri didaktik olmadan, anlatma tuzağına düşmeden aktarıyor, odağına insanı alıyor.
Tüm bunları öyküye verirken olağan sayılanı ilginç ve görünür kılıyor Çırak. Gerçeklikten fantastik olaylar doğuyor. Fantastik gerçekliğe dönüşüp, somut yaşamla boy ölçüşüyor.
Edebiyat kelimelerden bir dünya kurmak… *Bir çiçeğin açışı, güneşin doğuşu ya da bir bebeğin gülüşü, nasıl, hangi kelimelerle anlatılır?* diye sormak. Yazmaksa sınırları genişletmek. Özgür Çırak, sınırları aşındırırken, fizik kurallarını, bilindik doğruları, aklın sarsılmaz mantık düzenini eğip bükmek istiyor. Bu yüzden içinde büyüyen kokuya ulaşmak için kendini yutanı, saç ve sakalında çiçek büyüteni, akvaryumda uyananı, kendisini yarım ekmek arasında bulanı görüyoruz öykülerinde.