Yemenli yazar Ahmed Kasım Ali el-Arîkî, “Yevme Mâte’ş-Şeytân” (Şeytan’ın Öldüğü Gün) adlı romanında, baş karakter olan Mervan’ın şiddetli bir patlama sonucu bedeninin hastaneye, ruhunun da evrensel bir dilin
konuşulduğu, devletlerin ve sınırların ortadan kalktığı ütopik ve kozmopolit bir âleme gittikten sonra yavaş başlayıp, ama reenkarnasyon geçirerek kendisine benzeyen Kerim adındaki bir adamın bedeninde yaşamaya başladıktan sonra hızlıca ilerleyen maceralarını konu ediniyor. Bilim kurgu ile gerçeği birleştiren yazar, ikiyüzlülük, bencillik ve çeşitli narsisizmlerin etkisiyle dinlerin evrensel mesajlarının çarpıtılması neticesinde insan onurunu hiçe sayan savaş ve çatışmaların meydana geldiğine vurgu yapıyor
Romanında egosantrizmin kölelik zincirlerinin bilim ışığında kırılabileceğine Mervan’ın hayal dünyasındaki ana karakterler üzerinden değinen yazara göre, tecessüslük, kıskançlık, öfkelenmek, yalan söylemek hatta halka açık yerlerde kahkaha atmak bulaşıcı ve derhal tedavi edilmesi gereken virüs türleridir; ancak en tehlikeli virüs, bütün kötülüklerin baş nedeni olan enaniyettir. Bu yüzden Şeytanın ölümü, aslında insan vücuduna enjekte edilen aşılarla bencillik illetinin tedavi edilmesidir. Böylece dünya, egoizm merkezli kibirli tercihlerin olumsuz etkilerinden tamamen kurtulacaktır.
Romanında, Mervan`ın hayatı ve ruhen bulunduğu âlemdeki maceraları üzerinden toplumun gerçeklerini eleştiren yazar, yaşadığı deneyimler sonrasında onun haleti ruhiyesini de ustaca betimleyerek okuyucuyu eğlendirmekten de geri kalmamıştır. Yazarın, Şeytanın ölümü ile sembolize ettiği ideal bir dünya hayalini romanlaştırmasının ardında sevginin, kardeşliğin, dostluğun ve barışın hâkim kılınarak tek bir millet olma arzusunun bulunduğu kolayca gözlemlenebilmektedir.