Okunan şiirler, sahillere serilen şarkılarla gecenin zil rengi ağarmış, sular uyumuştu biz uyandığımızda… Vedalaşmanın sancıları sarmıştı yüreklerimizi… Farkına vardım, biz Dede’ye, yaşlı tekneye elveda derken, o gölgeler ayaklandı birden… Elif oluverdiler… Geriye dönerek, güneşin ilk huzmelerine evlerinde kavuşmanın telaşına girdiler. Adımlar yavaş, kalpler hızlıydı. Gördüklerinin bir sonbahar rüyası olup olmadığını anlamaya çalışıyorlardı. Bedenler, rıhtımların lambalarıyla dans halindeydi sanki. Bir uzayıp, bir kısalıyor, bazen de ayakların dibine düşüp noktalar haline geliyorlardı. Adını, ‘bedenle ışığın dansı’ koydum o tablonun. Dede, ‘Sizleri, evinize yalnız gönderemem’ inadında çivilenip kaldı. Dakikalar boyu anlattık kendimize ve kentimize olan güvenimizi. Sonunda pes ettirdik sevda çınarını.