“Ezel Doğan ona cenneti vaat ediyordu ancak Sevda daha bu cehennemden nasıl çıkacağını bile bilmiyordu.”
Puslu bir bakış ve cüretkâr bir teklif...
Ezel Doğan; dünyaca ünlü bir ressam ve fotoğraf sanatçısıydı. Güzel olan her şey onun işinin bir parçasıydı ve yeşil bakışları, hüzünle parıldayan bir çift gözle buluştuğu vakit hayatında bundan daha güzel bir şey görmediğini anlamıştı.
Sevda Altınbaşak; aile dediği cehennemin içinde, ateşten bir çemberin ortasında yaşayan, yapayalnız bir kadındı. Acı, kalbini mesken tutmuş ve keder bakışlarına saplanıp kalmıştı ta ki hiç tanımadığı bir adamın kollarında güvenle sarmalanıp, yıllardır aradığı huzuru bulana kadar.
Yolları kesiştiğinde her ikisi de aşkın bir mucize gibi hayatlarına dolacağından bihaberdi.
Mutlu sonlar sadece masallarda mı yazılırdı, yoksa gerçek olabilir miydi? Bir kadın tenine sinen korkulardan sıyrılabilir ve bir adam tüm o korkuları, ateşten dokunuşlarıyla silebilir miydi?