Azad Karadereli, öykülerini kimi zaman şövalesinin karşısında oturan bir ressam kimi zaman ise radyoda sunuculuk yapan bir konuşmacı edasıyla kaleme alıyor. Bu bohem ruhla özgür yanını kolayca fark edebiliyorsunuz. Zira eserlerinde başardığı şey için yalnızca “anlatıyor” tanımını yapmak kâfi gelecektir. Karadereli “anlatıyor” ve anlamadığınız tek şey; konunun nereye gideceğini merak ederek okurken zamanın nasıl geçtiği oluyor. Örneğin; Kumru Yuvası isimli hikâyede yahut Kendinden Emin Bey ile Vanda Hanım’ın öyküsünde, yazar, resmi bir kurumun kurallarına tabi bir temsilci kadar “tek düze” davranıyor. Evet “tek düze” davranıyor ve işte tam da bu üslup sayesinde eserleri gerçek hayattan ayırt edilemiyor.