Sessizlik mutluluğa açılan gizemli bir kapıdır. Öfkeli olduğumuz zaman karşılıklı konuşmak yürekleri yakacak büyük bir ateşin ilk kıvılcımıdır. Çünkü bu aşamada konuşmak sadece karşıdaki kişinin canını acıtmak içindir. Bilinç altına süpürülmüş bütün olumsuz hatıralar bir kirpinin okları gibi bir bir karşıdakinin kalbine doğru fırlatılır.
Kabul edersiniz ki kıvılcıma dikkat edilmezse yavaş yavaş büyüyerek evin her tarafını kaplar. Zamanında kontrol altına alınmayan bu kıvılcım cehennemimiz olur. İşte sessiz mutluluk olarak isimlendirdiğim bu yaklaşım aslında
eşler, ebeveyn çocuk, kardeşler arkadaşlar, akrabalar, ortaklar arasında bir cennet inşa etme çabasından başka bir şey değildir. Anlamadan yargıladığımız, dinlemeden konuştuğumuz, araştırmadan inandığımız yaklaşımlar bizi dipsiz bir kuyuya doğru çekerek boğulmamıza neden olur!
Sessiz kalmayı acizlik olarak görmek sevdiğini kaybetmeyi göze alanlar içindir.
Hz İsa ne güzel demiş değil mi?
"Ateş ateşle söndürülmez, ama suyla söndürülür: îşte böyle, size diyorum ki, kötülüğün üstesinden kötülükle değil, aksine iyilikle geleceksiniz."
Biriniz ateş ise diğeriniz toprak olun, biriniz kasırga ise diğeriniz liman olun. Olun ki sevginiz ölümsüzlük diyarının gülü olarak yüreğinizde yeşersin.
Nerede ne kadar susacağımızı veya konuşacağımızı bilmek hikmettir.