"İşte şimdi, tam da bu anda yitivermişti bedeni. Yitip giderken iki dağ arasında hızla kaybolan dolunayı gördü en son. Koca ay sanki dağın içine girmişti. Dağın içinde ışımaya devam ediyordu. Durul`un bacakları yavaş yavaş, sonra birden boşaldı. Üzerine çöken yapış yapış kimsesizlik bir anda kaybolmuştu. Durul`un bacaklarındaki hafifleme ıslak, ıpıslak bir sesle ağladı. Onun ıslak sesinin kimse farkında değildi. Sadece anlamsız bir takım ses yığınları, yaban ses yığınları doluştu eve. Bir ses yangını, bir ses yırtılması...Sertuğ, ustaca düzenlenmiş bir kumpas sonucu bedenini belki de hiçbir zaman bilemeyeceği bir yere uğurlamıştı."
"Durul ayağa kalktı. Pencereye yöneldi. Evi içten içe hırpalayan ses uzun müddet bir başına dolandı, o duvardan bu duvara yalpalayıp biçimsiz yankılar oluşturdu. Sonra yorgun düştü ve üst kata çıkan merdivenlerin ilk basamağına yığılıp kaldı. Bu sessizliğin yanında az sonra bir başka sessizlik varoldu. Susuşlarını dinlediler birbirlerinin. Durul`un kendisi ve Kenan Bey`in sesleri de dinledi onları. İki biçimsiz ses hiç kimsenin anlayamadığı bir şekilde sarmaş dolaş olup, merdiven basamağının bir köşesinde, üstüste yığıldılar."
Bay Kenan, peşine kattığı insanlarla sıradışı bir maceraya atılırken, o insanların hayatlarını da değiştiriyor. Güncelerden, mektuplardan, hikayelerden, yaşanmış ya da yaşanmamış anlardan hareket ederek içiçe geçmiş bir kurgu ile ulaşıyor kitap okuruna. Kahramanların hepsi bir tutku ile bağlı birşeylere. Yine onlar umutsuzluklardan, çaresizliklerden kurtulmayı başarabiliyorlar belki de. Amaç edindikleri seslerini koruyabilmek... Sadece seslerini...