İnsan bir şehrin ya yerlisidir ebediyen ya da yabancısı…
Hera, yüreğinde alevlenip duran bir merak duygusuyla doğar. Ataları tarafından dünyanın tüm şehirlerinden izole edilen ve sadece iyiliğin, güzelliğin, nezaketin boy attığı Tozpembe şehrinde ezelden beri yaşamını sürdürürken bir süre sonra etrafındaki her şey ruhuna darlık verir. Fakat Hera’nın önünde büyük bir engel vardır. Tozpembe şehrinden çıkmak yasaktır. Hera yasakları çiğneyip şehirden çıkmayı başaracak mı? Yüreğindeki iyiliğe galip gelen aşk uğruna bir şehri göz göre göre ölüme terk etmeyi göze alacak mı? Her şeyden önemlisi Hera’nın doğrularını şartlar mı yoksa içinde bulunduğu mekânlar mı belirleyecek?
Bir şehir ne zaman sesini kaybeder, ruhunu yitirince mi yoksa şehrin içindeki tüm insanlar yok olunca mı? Bu roman bir şehrin, bir adamın, bir fedakârın, bir çocuğun, bir ihanetkârın, bir babanın, bir annenin romanıdır. Az, çoğu kez çoktan fazladır.