`Rus şirketinin Batum`dan gelen ticari vapuru Tophane önlerinde demirledi. Vapurun gelmesini sandallarda sabırsızlıkla bekleyen birkaç kişi hemen güverteye atladı. Bunlardan biri uzun boylu, geniş omuzlu, siyah seyrek bıyıklıydı; etekleri ayaklarına kadar uzun, beli gayet dar bir Çerkez paltosu giymişti. Başında kendi milletine özgü bir kalpak, elinde gümüş saplı bir kırbaç buluna Çerkeze `Hoşgeldiniz, dedi, cariyeler nerede?``
Evinden ve yurdundan acımasızca koparılan küçük Çerkes kızı Dilber, bir esir gemisine bindirilerek İstanbul`a getirilir ve bir konağa satılır. Bu konak küçük Dilber`in yeni zindanıdır bundan böyle.
Samipaşazade, 1888`de yayınlanan Sergüzeşt romanında, o yıllarda rağbet gören `esaret` konusunu işlemiş ve esaretin insanlık dışı olduğunu gözler önüne sermiştir.