Rusya kumpanyasının Batum’dan gelen bir vapuru Tophane’nin önüne yanaştığı zaman denizin üzerinde sabırsızlıkla bekleyen birkaç kişi, sandallardan vapurun içine doğru atılmışlardı. Bunlardan biri uzun boylu, geniş omuzlu, seyrek siyah bıyıklı, etekleri ayaklarına kadar uzun, beli oldukça dar bir Çerkez paltosu giymişti. Başında kendi milletinin kalpağı, elinde gümüşlü bir kırbacı olan Çerkez’e, *Hoş geldiniz. Cariyeler nerede?* diye sordu.
*İşte burada…* *Kaç tane?* *Üç…* *Güzel mi?* Çerkez, esirlerden birini göstererek, *Şu mavi gözlere bak! Bir paşa buna hazine verir.* dedi.