Hayatın aşka tahammülü yoktu, aşkın olduğu yere acısını salıyordu. Hayat, aşkla var olduğunu unutuyor ve aşkı tahakküm altına almak istiyordu. Ama bilmiyordu ki gerçek âşıklar için hayat bir safsatadan ibaretti. Değil mi bütün dinlerde bu dünya geçici? Değil mi ki bütün öğretilerde, ölümün varlığı hayatın ciddiye alınmayacağının en büyük delili? İşte hayat; bencillik elbisesini öylesine giyinmişti ki üzerine, aşkın kendisini güzelleştirdiğini unutmuş ama hem aşka hem de kendine ihanet etmişti.
*Hayat, koca bir ihanetten başka bir şey değildi.*