Ey Müslüman Genç!
Bu dizide beş kıssayı yahut dosyayı dikkatine sunacağım. Senden beklediğim, anlatılanları sonuna kadar takip etmendir. Bütün hedefim ve gayem sensin! Konuyu, senin hoşlanacağın şekilde ve en güzel üslupla ve uygun bir formatta sunmaya çalıştım. Sana aktardıklarımı, gücümün yettiği her tür yöntemi kullanarak en güzel şekilde hazırlıyorum.
Ey Müslüman Genç!
Bana şunu sorabilirsin: *Üstad bana neden bahsediyorsun? Benimle senin aranda yarım yüzyıla yakın bir zaman farkı var, yani arada tam bir nesil! Buna rağmen bana nasıl ulaşacaksın, kalbimi nasıl etkileyeceksin?*
Evet haklısın ama eksik düşünüyorsun. Olayların ve mevzuların son derece faydalı oluşu, bunları sana –bir şekilde– anlatmam hususunda beni cesaretlendiriyor.
Sana anlatacağım birinci kıssa Ashâb-ı Kehf’dir. Şimdi sen küçümseyici bir gülümsemeyle bana şöyle diyorsundur:
*Üzerinden uzun bir zaman geçmiş, eskilerde kalmış ve tarihin derinliklerinde bir örnek olarak kalmış Ashâb-ı Kehf’ten başka bana anlatacak bir şey bulamadın mı?*
Sakin ol ve sabret evladım! Allah Teâlâ Nebisi’ne (s.a.v.) onlardan bahsetmeyi gerekli görmüştür:
*Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetini arttırdık.* (Kehf, 13)
Artık, Allah’ın Nebisi’ne (s.a.v.) bahsetmeyi uygun gördüğü bir kıssayı benim sana anlatmama nasıl itiraz edebilirsin ki? Oysa sen de onlar gibi gençsin. Bu kıssa tamamen gençlere yöneliktir; gençlik hakkındadır.