Gayba, layu’kale ve dahi sırra duyulan iştiyakın tecessümü olarak gönüllerde akseden, gönüllere hükmeden bir veli; Şems-i Tebrizî…
Şems-i Rumî albümümün hazırlıkları için merakla okuduğum onca kitabın ardından hemen tamamen bir tesadüf sonucu elime geçti, Melahat Ürkmez Hanımefendi’nin bu başyapıtı. Evet, başyapıt!.. Evet, kaynak kitap!.. Neden mi? Lirik bir anlatımla cezbedici bir itikadın tüm derinliğini yaşattığı için.. Eserdeki kaynak kitapları gördüğümde, ne çapta bir hazinenin varoluşuna şahitlik ettiğimi hissederek ürperdim. Sayın Ürkmez, aşkın bu en müşahhas hâlini bizlere ne fedakârlıklar ile sunmuş, o anki hayranlığım tarifsiz…
Şems-i Tebrizî, bir sırlayıcının pek çok kişi için hiç bilinmeyen, yazılmayan hallerinin ilk kez bu açıklıkta kaleme alındığı, hakkındaki araştırmaların tafsilatıyla gün ışığına çıkarıldığı bir yapıt… Yüce Mevlana Celaleddîn Muhammed’in nefesine can veren, bu yola başını adayan Sultanü’l Esrar’ın makamları aşan bilinmezlerle dolu hayatından gerçek kesitler... Melahat Hanımefendi’nin eserinde, satırlar, sırlar bambaşka bir *Şems Tutulması* yaşattı bana. Sanki Muhammed Şemseddîn’le aramızda bir kadîm yakınlık hasıl oldu.
Tüm şükürler Allah’ın yüce şanına…
Tasavvuf alanında büyük bir Hakk hizmeti kabul ettiğim eseri vasıtasıyla kendisini tanımaktan büyük mutluluk duyduğum Sayın Melâhat Ürkmez Hanımefendi’ye albümüme gösterdiği yön ve bana aktardığı sır dolu duygular için şükranla taşan kalbimde onun sıcacık dostuğunun huzuru ile yaşayacağım…
Can Atilla