Dünyevileşme, çağdaşlaşma, laikleşme gibi terimlerle karşılanan sekülerlik esas itibariyle modern dünyaya has bir olgu. Modernlik bireyi özgürleştirmek, insan aklını özerk kılma adına *dünya işleri*ni dini ve manevi otoritelerden arındırmayı amaçladı ve sonuçta modern
insanın kutsal ile ilişkisi alabildiğine farklılaştı. Bu yüzden din sosyolojisinin en merkezi problemlerinden biridir sekülerleşme.
Sekülerleşmenin dini gerileten bir süreç olduğunu savunanlar ile yeni dini arayışların sekülerleşmeyi tehdit ettiğini iddia edenler arasındaki kutuplaşma, ortaya gerilimli bir çelişki çıkardı. Din elden gidiyor diyenler, dünya elden gidiyor diyenler ile paylaştı bu yaman çelişkiyi. Dinin etkilemediği bir dünya özlemi, dünyayı din için görenlerin tamamıyla elbette çelişecekti.
Din sosyolojisi bu çelişkinin tamamen farkında olarak bir yandan problemle ilgili analitik tespitler yapan diğer yandan modernliği ve dini hayatı daha büyük bir sentezde buluşturmanın imkânını sorgulayan yaklaşımlarıyla ilgi çekici bir ilim alanı. Elinizdeki kitap Batı sosyoloji teorilerinin bu problemle ilgili olarak ortaya koyduğu birikimi Türk sosyoloji çevrelerinin dikkatine sunarken zihni kışkırtıcı irdelemeler yapmayı da ihmal etmiyor