Kıbrıs’ın Dipkapraz Köyü’nden göç etmek zorunda kalan büyük nenem Meryemo, bir testi zeytinyağını toprağa gömerken’’ biz bu yoksulluğa düşecek insanlar mıydık!’’ diye yarı Rumca yarı Türkçe bir dilde ağıtlar yakardı.
Bir çocuğunu Kıbrıs topraklarında bırakıp, güneyde yoksul bir taşra kasabası olan Anamur’un Şekerlik Sokağında eski bir Rum evine yerleştikleri günlerde takvim yaprakları yüzyılın ilk çeyreğini gösteriyordu.
Gaz lambasının ışığında, tek göz oda evininin köşesine kurulu çulfalığında, yolluklar dokuya dokuya yazgısını masmavi sabahlara çeviren Meryoma nenemin ve onun kıyılarına çarpan dost yüzlerin sesleri yankılanıyor bugün satırlarımda.
Bir de göçmen evlerinin taş avlularından sokağa taşan çocuk sesleri. Şekerlik Sokağı’nın şarkısı.
Terzi Süleymanlar, Nalbantlar, Gıbrıslı Emin Ağalar diye devam edip giden bir şarkı…