Tükendi
Stok AlarmıKüçükken kızlarla seksek oynamayı kendime yakıştıramadığımı, fakat biraz da hasetle kenardan oyunlarını seyrettiğimi hatırlıyorum. Uygun bulduğum oyun Seke seke ben geldim diye başlayanıydı; onda da hiç seken ve seçen olamadım. Oysa, bizim takımın başına bir kerecik beni seçelerdi, arkadaşlarımı nasıl da eğlendirecektim. Seke seke ben geldim! Hoş geldin, safâ geldin. Ne istiyorsun` Anam temizlik yaptı, yüreği yanmış; soğuk bir karpuz istiyorum.
Seç seçebildiğini... İzni koparınca, seke seke çocuklara yönelip her birinin kafasını mıncıklayarak kelekleri, geçkinleri ne de güzel ayıklardım; ama olmadı. Kısmet bugüne imiş. Şimdilerde yaş kemâle ermiş de olsa, zayıf bacaklarım üstünde oflaya puflaya sekerek aynı oyunu edebiyatta oynamaya çalışıyorum. Edebiyat dünyasının geçkinleri-hamları, suluları-suyu kaçmışları, kuytuda fark edilmeyi bekleyen olgunları, kendini pahalıya satan kelekleri, sıkıp fiskeleyerek yahut okkalayıp şaplaklayarak sesini dinlediklerim, yiyip tadını sevdiklerim, yemeyip eşeğe verdiklerim, Nasreddin Hoca gibi değdi-değmedi derken hepsini silip süpürdüklerim üzerine diyeceklerim var ve onları yazmazsam eksikleneceğim. Haydi, oyuna başlayalım. Seke seke ben geldim! ..