Yaba Dergisi kurulduğu günden beri öyküyü öne almıştır. “Öykü ilk insandan başlamıştır” çok öyküyle varlığını sürdürmüştür. Aynı kulvarda yer alan birçok dergi, öykü yayımladıkları halde çoklukla kapandı. Çünkü bu iş çileli olduğu kadar yıpratıcıdır aynı zamanda. Bu çileye her insan katlanamaz. Elbet, hepsinden önce gönül işidir bu, aynı zamanda onurveren bir çabadır.
Her şeye rağmen; Yaba’nın sihiri nereden geliyordu ki, onca sıkıntıya rağmen bu işi başarıp ayakta durabildi? Çünkü dergiyi kuran naçizane bir öykü sevdalısıydı; öyküye verdiği değeri başka bir şeyle ölçemezdi. Hani, Anadolu çok kullanılan bir deyimidir; ‘Tencere yuvarlanır kapağını bulur’ diye, bu da ilahi bir bir çekim olsa gerek. Çünkü derginin daha yarım düzine sayıya varmıştı ki, Yaşar Günenç adında bir edebiyat dahisiyle buluşmuş olduk. Üstelik dört dilden çeviri yapan bir deha. Yaba’nın yaşama gücü ikiye katlanmış oluyordu böylece. Çeviri edebiyatının değeri ise hiçbir şeyle ölçülemez. Nedeni, çevirinin başka kültürlerden gelerek kültürümüzle buluşması ile, edebiyatımıza kattığı gücü inkâr edilebilir mi?.. Elinizdeki kitap bunun kanıtıdır.
Birinci ciltte yer alan ‘Kırmızı Köşedeki Adam’ çevirisi, Yaşar Günenç’in hem ilk çevirisi hem Yaba’nın ilk çeviri öyküsü olmuştur. Üstelik Borges gibi bir dahinin öyküsüyle bu diziye başlamış olduk. O halde, neden bu ilk ciltin onurunu Borges ile Yaşar`a yadetmeyelim?..
Yaba Öykü’de yayımlandığı tarihte Borges’i okurlara tanıtmak için yazdığım yazı aynı şekliyle yan sayfada yer alıyor. Ağırlıklı olarak, Yaşar Günenç`in çevirdiği öyküler, kendi seçmeleridir. Yaba Öykü`ye katkı sunan çevirmen dostlarımızdan da örnekler okuyacaksınız...