Bu kitap, hayatın kendisini şaşırtmasına izin vermeyen bir kadının bir depremle yolunu değiştirmesini anlatıyor. Bir nehrin yatağının kayması gibi, kahramanımız da yerini yurdunu, mesleğini, ismini yani tüm rotasını baştan çizmeye başlıyor. Okurlara ise bu yolculukta kahramanımıza eşlik etmek kalıyor. Bu yolculuk; enkazdan denize doğru bir yolculuk, sesini bulmaya doğru bir yolculuk, sonu belli olmayan bir yolculuk...
Yazar, romanda kullandığı, oyunlara dâhil ettiği bir deyimi, belki de farkında olmadan dilimize katıyor. Anneannesinin, umduğu gibi gelişmeyen durumlarda, hayal kırıklığını anlatmak için kendi dilinde söylediği.
“Al-işte-sana şaşı sinek!” sözüyle başlayıp, bize tanıdık gelen bir kadın hikâyesi anlatmaya başlıyor.
Çünkü hayat, ne kadar direnirsek direnelim, bizi birdenbire bir şaşı sineğe çevirir.