Kimsenin hayal edemediği şekilde hayal eden, belki de bu sayede gerçekliğe daha önce edemediği kadar derinden nüfuz eden yazarlar vardır. Şüphesiz ki Balzac bunların başında gelir ve gerçekliği hayal gücünün sınırlarına götürüp esnetebildiği gibi, hepimizi nesnel olduğuna ikna ettiği bir gerçekliğin gözlemcisi de kılar. Fransa’nın en ünlü avukatının oğlu olarak dünyaya gelen Sarrasine ilerde kendisi de ünlü bir avukat olması için yetiştirilir; resme, eskizlere, heykeltıraşlara oldukça meraklıdır. Bu tutkusu onu okuduğu okuldan uzaklaştırır ve sonunda evden kaçarak hayatını heykeltıraş olmaya adar. Aldığı ödül sayesinde İtalya’ya geçer ve kısa zamanda başarıyı yakalar. Sadece resim veya heykelle değil sanatın her dalıyla ilgilenmeye başladığı bu yıllarda bir gün ünlü bir operaya gider. Sahneye çıkan operet hem fiziğiyle hem sesiyle Sarrasine’i büyüler. İşte ‘ideal güzellik’ sahnede, karşısındadır: Zambinella. Dünya edebiyatın doruk noktalarından biri olan Sarrasine, ünlü göstergebilimci Roland Barthes’ın da dikkatini çekmiş; katman katman örülmüş bu başyapıtı, yazarın imge ve tahayyüllerini çokdisiplinli eleştirel analizleriyle bir bulmaca çözer gibi çözmeyi denemiştir.