Tükendi
Stok AlarmıEvliya Menkıbeleri - Abdurrahman Cami
Evliya Menkıbeleri (Nefahatü’l-Üns) tasavvuf kültüründen ve irfanından yararlanmayı sağlamak için yazılan eserlerin belki de en kapsamlısı ve en önemlisidir. Bu eser 15. yüzyılda yaşayan ünlü âlim Abdurrahman Câmi tarafından yazılmış, Belgrad’ın fethi şerefine Lâmiî Çelebi tarafından birtakım eklemelerle birlikte 1521 yılında Osmanlı Türkçesine çevrilmiştir.
Evliya Menkıbeleri gerek İslam âleminde gerekse Batı’da tasavvuf alanında yapılan inceleme ve araştırmalarda güvenilir bir kaynak olarak kullanılmaktadır. Yeterli derecede Arapça ve Farsça bilmeyen Türk araştırmacıları için de vazgeçilmez bir metindir. Câmi, Nakşibendiye tarikatına mensup olmakla beraber eserinde bütün tarikatlara belli bir mesafeden bakarak hepsine eşit şekilde yer vermiştir. Sûfileri anlatırken kronolojik bir sıra takip etmemiş, onları daha ziyade mensup oldukları tasavvufî hareketlere ve şeyhlere (tarikatlara, temayüllere ve bölgelere) göre gruplandırarak anlatmıştır. Bu bakımdan eser tasavvuf dünyasının 15. yüzyıla kadar geçirdiği değişikliklerin takip edilmesini mümkün kılmakta ve bu bakımdan bir tasavvuf tarihi niteliğini de bünyesinde barındırmaktadır.
Tasavvuf hayatını ve kültürünü yeni nesillere tanıtmayı hedefleyen bu çalışma, eserin giriş kısmında Câmi ve Lâmiî hakkında ayrıntılı bilgilere ve eserle ilgili aydınlatıcı mahiyette birtakım hususlara da yer veren Prof. Dr. Süleyman Uludağ ve Prof. Dr. Mustafa Kara tarafından dilimize kazandırılmıştır.
Şair Tezkireleri - Devletşah
"Şairlerin hal ve dereceleri hakkındaki bilgileri toplamak güç iştir. Zira şiir yazma eski zamanlardan beri insanlar arasında yaygın bir sanattır; şiirlerin yazıldığı dillerse sene ve devirlerin geçişi ile halden hale ve şekilden şekile girdiğinden bunları anlamak güçleşmiştir ve şairlerin ek serisinin isimleri gizlilik perdesi altında kalmıştır.
Bununla beraber ben, bu şairlerden yüce isimleri tarihlerde ve risalelerde zikredilen ve adları sanları halk arasında meşhur olan bir kısmını seçtim. Bunların hepsi fazilet sahibi olup şiirde mahirdirler ve sultanların yanında iyi kabul ve hürmet görmüşlerdir.
Bu kitabı tıpkı gökler gibi yedi tabakaya ayırdım. Bunun her tabakasında tahminen yirmi kadar fazıldan bahsedilmektedir. Ayrıca bu tabakalara, bazı fevâid ile Arap şairlerinin hayatından bahseden bir mukaddeme ve bugün şerefli şahsiyetleriyle cihanı süsleyen fazıl ve şairlerin ahvaline dair bir hatime ekledim. Bu cüretime vâkıf olan fazıllar af ve ıslah eteğini benim hatalarım üzerine örterler ve bu hareketimi kötülemeye çalışmazlar."
1431 yılında Semerkand`da doğan Devletşah bin Alaüddevle Bahtşah Gazi-i Semerkandî, soylu bir Türk ailesinden gelmektedir. Babası Alaüddevle İsferayî, Timurlu hükümdarlarından Şahruh`un nedimlerinden biriydi. Yaşamının büyük bölümünü saraylarda geçirdikten sonra resmi görevlerini bırakarak Horasan`a babasından kalan çiftliğe çekildi ve 1495 yılında orada öldü.
Döneminin ünlü hükümdarlarından Hüseyin Baykara ve Ali Şîr Nevaî`nin meclislerine sık sık katılmasının ve onların yardımlarıyla kültürel ortamlarda zaman geçirmesinin ardından en bilinen eseri olan Şair Tezkireleri`ni (Tezkiretü`ş-Şuara) 1487 yılında tamamladı. 9. yüzyıldan kendi dönemine kadar yaşamış olan İranlı şairlerin hal tercümelerini, yani hayat öykülerini aktaran bu yapıtı zaman içinde büyük ün kazanacak ve benzeri birçok tezkireye örnek oluşturacaktır.
Mevlana ve Etrafındakiler - Sipehsalar Mecdüddin Feridun
Çevirisi sunulan bu eser büyük insan, şair ve mutasavvıf Mevlânâ Celâleddin Rûmî (ölümü 1273) ve etrafındakiler hakkında yazılmış en önemli kaynaklardan biridir. Yazarı Sipehsâlâr, kumandan unvanıyla tanınmış Ferîdûn bin Ahmed [Ahmed oğlu Ferîdûn] olup, eserini dostlarından birinin isteği üzerine yazmaya başlamış, ancak bitiremeden öldüğü için eser başkaları tarafından tamamlamıştır.
Eserde Hazreti Mevlânâ’nın soyu ve özellikle babası Sultan Veled Hazretleri hakkında bilgiler verilmekte, Hazreti Pîr’in hocası, yolu ve kerametleri anlatılmaktadır. Halifeleri, dostları, müritlerinin ileri gelenleri ve Şemseddin Tebrizî hakkında da bilgiler içeren eserde keramet, sema, aşk, vecd, tevhid, ittihad, havf, reca gibi tasavvufî konular da açıklanmaktadır. Sipehsâlâr’ın risalesinin elyazmaları yüzyılları aşarak varlığını korumuş, önce 1319 (1901) yılında Hindistan, Cawnpore’da, ardından da Sa’îd Nefisî tarafından 1325 (1947) yılında Tahran’da basılmıştır. Bu iki baskı da bilimsel bir çalışma olmaktan uzaktır. Yine bu risalenin, ilki 1331 (1912) yılında Ahmed Avnî Konuk tarafından Menâkıb-i Hazret-i Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî adıyla, diğeri de yine aynı yılda Midhat Buharî-i Hüsâmî tarafından Tercüme-i Sipehsalar be Menâkıb-i Hüdavendigâr adıyla ve Arap harfleriyle yapılmış iki Türkçe çevirisi vardır. Ama ne yazık ki her iki çeviri de eserin sağlam el yazmalarına dayanmamaktadır. Pinhan yayınları tarafından yayımlanacak olan edisyon, yani Prof. Dr. Tahsin Yazıcı’nın çevirisiyse Sa’îd Nefisî edisyonu ile eserin Konya’da bulunan güvenilir, eski bir nüshası karşılaştırılarak ve basılı metindeki hatalar düzeltilerek yapılmıştır. Yazıcı, çeviride Sipehsâlâr’ın ifade şekillerini korumaya özen göstermiş, o devrin düşünüş tarzını olabildiğince yansıtmak için mümkün olduğu kadar aslına sadık kalmaya çalışmıştır.