Şark Rüzgârı... Demir Afşin adlı karakterin karanlık sisli bir ülkede üvey evlat olan bir adamın hayatı. Bu hayat sosyal bilimlerin teorik sisteminin belki de en pratik yansıması. Oryantalizmin Türk sosyal bakışına yansımasıdır aynı zamanda. İç tahlilleri ile bizi bir yola çıkarır Şark Rüzgârı. O yol senin, benim ve bizlerin ortak yolculuğudur. Doğudan gelen kumlu bir fırtınanın batı meltemiyle buluşmasında ortaya çıkan Türk coğrafyasıdır. Demir’in sisli öyküsüdür bu. Necip Türk milletinin, sosyal bilimler prensipleri ışığında öyküleştirilmiş bir sosyal anlatımıdır bu kitap. Demir bizleri bu yolculukta maceradan maceraya sürüklerken iç tahlillerle birlikte sosyolojiye, yönetim bilimi ve onun teorisyenlerine, siyaset psikolojisine ve benzeri bir dizi akademik bilgilere götürecektir. Sonuç mu? Aslına bakarsanız yolun sonu hiç yoktu ve olmayacaktır da. Ancak sizlere şunu söyleyebilirim. Balzac Mefisto ile bizleri bir yolculuğa çıkardığında… Gün ışığı ortaya çıkmadan, Dostoyevski’nin Raskolnikov’u kadar delirdiğimizde… Victor Hugo’nun Jean Valjean’ı kadar sefaletini çektiğimizde… Bir vadinin içinde Felix kadar sevecek kadar kalbimiz olduğunda ve evet İvanoviç kadar kumarbaz olduğumuzda… İşte tam o saatlerde güneşin doğmasını asla istemeyeceğimiz bir şaheser olarak topyekûn bir mücadeleyle asrın öfkeli evlatları olarak insaniyeti ve medeniyetimizi yok farz edenler ile hüviyetimizin küresel dünya ile bireyselleşmesini göklere çıkaranları yeneceğiz...