“Rosner’ın zarif, yürek parçalayan romanı, II. Dünya Savaşı hakkında anlatılacak yeni bir
hikâyeye her zaman yer olacağının kanıtı. Kalp kırıklığı ve umutla dolu bu roman, bir anne ile kızı arasındaki bağın ve onların sevgi uğruna yaptığı fedakârlıkların hikâyesi. Muazzam ve mutlaka okunması gerek.”
–New York Times
“Sarı Kuşun Şarkısı’nda Gizli Dünya ile Schindler’in Listesi bir araya geliyor… Anneler ile kızlarının, savaş ile sevginin, yaşayanların müziği ile ölülerin sessizliğinin incelikle yazılmış hikâyesi.” – Kate Quinn, The Huntress ve The Alice Network kitaplarının yazarı.
II. Dünya Savaşı tüm dünyayı kasıp kavururken Polonya’da Nazi askerleri Yahudileri kasabalarından birer birer toplar. Róża ve beş yaşındaki müzik dehası kızı Shira kaçmayı başarır ve komşularının ahırına sığınır. Saklandıkları samanlıkta, içi melodilerle dolup taşan Shira’nın uyması gereken iki kural vardır: sessiz ve hareketsiz kalmak. Róża kızını oyalamak ve ağırlaşıp durma noktasına gelen zamanı biraz olsun geçirebilmek için ona büyülü bir bahçede yaşayan küçük bir kızın hikâyesini fısıldar: Kızın ses çıkarması yasaktı, o yüzden sarı kuş şarkı söylerdi. Kız zihninde ne bestelerse kuş onu söylerdi: tiz pikolo trilleri; genizden gelen boğuk kontrafagot homurtuları. Müzik çiçeklerin tomurcuklanmasına yardımcı olurdu. Bu hayali dünyada Róża kızını, dört yanlarını saran dehşetten korumaya çalışır. Fakat artık sığınaklarında güvende olmadıkları gün gelip çatar. Róża katlanması zor bir seçim yapmak zorundadır: Ya Shira’yı yanından ayırmayacak ya da ona hayatta kalma şansı sunarak bir kuş gibi uçup gitmesine izin verecektir.
II. Dünya Savaşı sırasında saklanmak zorunda kalan Yahudi çocukların gerçek hayat hikâyelerinden esinlenen Rosner’ın bu ilk romanı, bir anne ile kızının kavuşmaya, seslerini duyurmaya ve yuvalarına geri dönmeye duydukları hasretin hikâyesi.