Serçelerin kışın pencere kenarlarına konarak yiyecek beklediğini anlatan o kadar çok çocuk öyküsü var ki…
Bazen, belki de hep günlük güneşlik zamanlarda, o minicik serçelerin çoğul cıvıltıları ve zıp zıp zıplayarak yürüyüşleri, bir sevinç duygusu uyandırabilir insanda.
Bülbülün, kanaryanın sesi bile bir hüzün nağmesi değil midir her zaman?
Peki bu duyguları yaratan ne?
Önce kuş, uçmak, özgürlük ve insansal sınırlılık düşüncesi mi getirip oturtuyor, kuşların özellikle akşamüstü uçuşlarına hüzün ve gariplik duygusunu?
*Bütün kuşlar vefasız* diyen bir şarkının sözü ve melodileri gelip oturuyor hüzün gönlümün sevda sularına.
Eh! Artık yaşımız da…
Bu kez bir sarı balon...
Gene hemen hemen aynı yerde yükseliyor göğe doğru...
İpi sanki bir uçurtma kuyruğu...