Ahmet Tezcan, Kafirun`dan sonra Sarı`da bu sefer 1970`lerin Türkiye`sini resmediyor. Yine Anadolu`nun sıradan insanları ve sıracalı şaplak, Sarı Mahmut eşliğinde.
Sarı Mahmut büyüdü, İmam Hatip talebesi oldu. Kırıkkale Kaymakamı, 1971 yılının 19 Mayıs töreni esnasında İmam Hatip Lisesi`nin bayramını kutlamayınca yok sayılmanın acısını derinden hisseden Sarı ve arkadaşları kaymakama bir ders vermek isterler. Ama bunun için önce biraz cesarete ihtiyaçları vardır...
Sarı`nın çerçeve hikayesinde Muhtıra sonrasının siyasi ve sosyal dokusu var. Romanda, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamla yargılanması, Mahir Çayan`ın eylemleri, Ülkücü ve Nizamcı gençler, siyasi kamplaşmalarla ayrılan mahalleler ve bütün bunların Anadolu insanının gözündeki yansımaları çok başarılı bir anlatımla bir araya geliyor.
Daha iç çeperde hem Sarı ve yakın arkadaşı Bıldır Ekrem, Korkut Abi ve İmam Hatip`in solcu öğretmeni Kadir Hoca ile Anadolu`nun "kavruk" çocuklarının dertleri, hem de söndürülmeye çalışılsa da ateşinden hiçbir şey kaybetmeyen Anadolu tasavvufu samimi bir dille yansıtılıyor.
Çerkes Hikmet Usta ve Hikmet Kıvılcımlı ise bazen Risaleler bazen de Komünist Doktor`un yazdıklarıyla yaşananlara daha üst perdeden bakabilen bilgeliği aktarıyorlar.
Darağacı yine doymuyor ama Sarı bize "insanca" yaşamanın tadının başka hiçbir şeyde olmadığını hissettiriyor, bazen gözyaşı bazen de kahkahayla...