Tükendi
Stok AlarmıSanat, insanın estetik yaratımında başat rol oynar. Etkileyici ve dönüştürücü bir etkiye sahiptir. Sanat aynı zamanda direnişleri, hak arama mücadelelerini toplumsal gerçeklikle ele alarak hem direniş sürecine katkı sunar, hem de toplumsal belleğin inşa sürecinde köprü rolü oynar.
Sanat çoğunlukla doğadan beslendiği gibi felsefe ve siyasettir de... Devrimci-direnişçi sanatçı, sanat eseriyle egemen sanat anlayışının karşısında yer alırken bir nevi sanatın tahakkümüne, eşitsizliğine, aklına, gerçekliğine de başkaldırır. Sanatı örgütleyen devlete, onun resmi tarihine sergi ve müze anlayışına, ana akım edebiyat anlayışına, tüketimi esas alan piyasa gibi kurumlara ve onların arkasındaki tüm siyasal-toplumsal sistemlere başkaldırır... Peter Weiss, Direnmenin Estetiği adlı yapıtında “Sanatın yanıtları her zaman müthiş olmuştu. Çünkü bir tek sanatın yanıtları çağın tezlerini çürütmeye cesaret edebiliyordu. Onlar örtükte olsa kendi zamanlarını aşmış ve yanılsamaların karşısına hakikati çıkarmışlardı.” der.
Sanatın tarihsel yolculuğu incelendiğinde sanatın sermaye ve aracı kurumlarla arasındaki ilişki hepimizin malumudur. Sanatçının, düşüncesini somutlaştırdığı sanat eserini toplumla, kitleyle buluşturmasının önünde ekonomik, yasal ve politik engeller mevcuttur. Paris Komünü’nde sanatçılar birliğinin şehri, barbar kapitalist savaş çığırtkanlığından çıkarıp yeniden dizayn ettiği gibi, sermayenin baskısı altında olan sanat ve sanatçı da elbette ki bu boyunduruktan kurtulmaya çalışacak ve bir direniş biçimi sergileyecektir.
Biz de bu sayımızda “ Sanatta Başkaldırı ve Direnmenin Estetiği” başlığıyla bu konuyu inceledik…