Bakınca ne görüyorsun bir çiçeğe? Daldaki elmaya, tarladaki buğdaya... Esen rüzgâra, kıyıya vuran dalgalara, baharda yeşil yeşil çıkıp, güzün sararıp düşen yapraklara... Heybetli bir dağa, salına salına uçan kuşa, o minicik bedeninden türlü sesler çıkaran kurbağaya... Sevildiğini hissedince mırlayan kediye, annesinin kanadı altından çıkmak istemeyen kuğuya, 2-2,5 cm uzunluğunda doğup, o minicik haliyle annesinin kesesine girip bir memeye tutunup 2-3 ay memeyi hiç bırakmadan duran, büyüdükten sonra da saatte 50 km hızla koşabilen kanguruya bakınca ne görüyorsun? Hepsi Allah CC`nun tecellisi... Sayamayacağımız kadar çok nimetle bezemiş her yeri. Peki biz hayatımızın odak noktasına koyuyor, kıymetini biliyor, her şeyden çok seviyor muyuz bize her şeyi bahşedeni? Kendimize yeni putlar mı bulduk yoksa? Onları daha mı güçlü sanıyor, Şeytana teslim oluyoruz usulca? Dilde diliyoruz Allah, Azim’dir. Yani “AZAMET VE BÜYÜKLÜK SAHİBİ OLANDIR“ diye de, neden gerçekte kendimize başka sahte BÜYÜK ve GÜÇLÜLER buluyoruz, sorsak ya kendimize! “Allah-u Teâlâ Azim`dir. Hem zatında, hem isim ve sıfatlarında azamet ve büyüklük sahibidir. Bütün büyükler, O`nun büyüklüğü yanında küçüktür. Büyük bildiğimiz her şey, el-Azim isminin tecellisiyle ve bu isme mazhariyetle o büyüklüğe ulaşmıştır“ O halde Allah’tan gayrısının sözünü dinlemenin, Allah’tan gayrısından korkmanın manası ne?