Ben Atargatis’in kızı, Şemazi ve Hayya’nın özenle yetiştirdiği Assur Kraliçesi Şamiram. Beni yetiştiren anam Hayya, çocukluğumu efsanelerle süslerken dedem Şemazi, aklımı bin bir büyünün sihirli dünyasına taşımış, Assur’un bir oyun mekânı olduğu konusunda aklımı ikna etmişti. Anam Hayya’nın anlattığı efsaneler, aklımın bana oyunlar oynamasını ve çocukluğumu başka bir dünyada yaşıyormuşum duygusunu beraberinde getirmişti.
Ben gülümü görmeden önce semada uçup yeryüzünü izlemekten başka keyfi olmayan bülbül misali, Kral’ımın emri emrim, isteği isteğim, ülkesi ülkemdi. Nasıl ki bülbül, gül bahçesinde güle meftun olup dünyayı umursamadan bu aşkın peşinden koştuysa ben de kızıl saçlı gülümü görünce emirlerim, isteklerim ve ülkem değişmiş; bu güzelin isteği isteğim, emri emrim, canı canım olmuştu. Onu gördüğümde, onun tek ışığım olmasını engelleyememiş, engellemek istememiştim. Gün doğumunun yumuşak renkleri içinde eriyen ışıkta, adının Şamiram olduğunu öğrendiğim güzelin karım olması için içimde dayanılmaz bir tutku duymuş, bu uğurda her şeyi yapmaya göze almıştım.