Tükendi
Stok AlarmıSaf, gece boyunca el ele büyüleyici bir hayalle şehri dolaşıyor... Kalbindeki keder, kapalı dudaklarından değil, “senin” gözyaşlarının izlerinden kaynaklanıyor... Belki aşkın sıcaklığı, kelimelerinin buzunu kırar ve sen zihninin akışında yükselirsin... İşte bu, aşıkların namazıdır, abdestini kanla aldıkları... Saf, yıllarca içinde ağır bir gizli acıyı taşıdı ve şimdi varoluş sebebini keşfettiği için, aşkın yokluğunda daha önce sönmüş, soğuk ve unutulmuş olan tüm o bilinmeyen duyguların ve hislerin ortaya çıkma fırsatını bulduğu bir dünyaya adım attı. Ancak şimdi, bu ağır yükü kolayca yere bırakamaz, çünkü yanında zorunlu olarak duran insanlara zarar vermekten korkar. Temel sorun şu ki, bu içsel yalnızlık o kadar acımasız ve uzun süreli olmuştur ki, ondan ahlakçı bir insan yaratmıştır. Sermest, Saf’ı hatırladı ve yoluna devam etti, kendi yolunun daimî yolcusu oldu... Artık ulaştığı her verimli toprakta, saflığın tohumlarını ekiyor ve gidiyor... Sermest, aşk mektebinin kapısında çıraklık yapıyordu ve ara sıra kapıya kulağını dayayıp bir pay almayı umuyordu! Bir gün, başını kapıya bastırırken farkında olmadan içeri düştü ve rezil oldu... Saf, müritlerine baktı ve dedi ki: “Aşkın bir işareti rezilliktir!” Ayağını kara boyadı ve dışarı attı, ama Sermest, duymak istemediği halde şunu duydu: “Aşk, seçer ve başı dik olanları efsane yapar...” Sermest: Kutsal bir “neden”e sahip olanla olmayan arasında ne fark var? Saf: Biri sahip olduğu güvenlik duvarına dayanarak kendi “inancını” yaşıyor! Diğeri ise toprağa yaslanarak bulutların şekillerinde kendi “ben”liğini görüyor ve kendini büyütüyor.