*Su azizdir; insanı yükseltir.* *Su* ile Allâh’ın *Aziz* ismi arasında çok anlamlı bir ilişki/örtüşme vardır. Aziz, Allah’ın güzel isimlerinden birisidir ve *Yüceler yücesi, kadri ve kıymeti her türlü idrakin ötesinde kalan* demektir. İrfani dilde su, hayatın/dirilişin/ilmin kısaca *Hayy* oluşun remzidir. Su nasıl hayatın/dirilişin kaynağıysa *Vahiy* de tıpkı onun gibi kalplerin hayatı ve dirilişidir. Bu nedenle Allah, Kur’an’da vahyin/ayetlerin işlevini anlatırken su/yağmur benzetmesini kullanır. Hz. Peygamber de bu gerçeği *Allah’ın benim vasıtamla gönderdiği hidayet ve ilim bol yağmura benzer* sözüyle açıklamıştır.
Anlaşılıyor ki, Kur’an’dan/vahiyden/ayetlerden uzak kalmak insanın zihnini, kalbini, bedenini susuz bırakmak demektir. İrfani yaklaşım Kur’an’da geçen *yağmur sonrası güzel beldenin bitkisi/ürünü bolca çıkar* ayetini yorumlarken *güzel belde/verimli ülke* anlamında kullanılan *beledü’t-tayyib* ifadesini mü’minin kalbi olarak tanımlamıştır. Bu da bize Kur’an’dan kopmuş bir insanın/kalbin çölleşeceğini ve vahye uygun bir düşünceyi/hayatı yeniden kuramayacağını vurgulamaktadır. Bu yüzden olacak ki Hz. Peygamber muhteşem bir dua örneğinde şöyle söylemiştir: *Ey Rabb’im! Kalbimi su ile temizle/arındır ve Kur’an’ı/Vahyi kalbimin baharı kıl!*
Allah, Kur’an’ın sıfatlarından birini bize *Aziz* olarak vermiştir. Bu kitabı yaşamlarının ekseni yapanları Allah *zelil* olmaktan çıkarıp *Aziz* kılar. Evren her gün/an değişmektedir. Hiçbirimiz sabah güneşin doğuşuyla batışı arasında aynı yerde değiliz. İkbal’in deyişiyle: *Sadece yolcular değil yollar da yürümektedir.* Öyleyse değişen/genişleyen alemlere rahmet olan Hz. Peygamber’in diliyle bize ulaşmış olan Kur’an’a da her gün güneşin doğuşuyla yeniden bakmalıyız. Onun hayat verici, diriltici yağmurundan kendi çağımıza yeni nefesler/baharlar sunmalıyız.