Hele bakın şu minik su damlasına. Şıp şıp damlaya damlaya, çukur açmış kayada. Ne elin var ne ayağın. Ne kazman var ne küreğin. Nasıl oldu da bu çukuru açmayı becerdin? Marifet senin gücünde mi? Yoksa… Damlaların sürekliliğinde mi?’ Bizim delikanlının beyninde şimşekler çakmış aniden. Yumuşacık bir su damlasına, sert kayayı deldiren şeyin ne olduğunu anlamış. Bu, bir tek kelimeymiş aslında. Ama hayatın özüymüş. Her şeye onunla ulaşılırmış. Zorluklar onunla aşılırmış. O, çok kıymetli bir hazineymiş… Küçük afacanların hep birlikte çözmüş olduğu bu sır neydi acaba? Salih Dede ve torunlarının bu sırrı öğrenmek üzere çıktıkları macera dolu yolculuklarında onlara eşlik etmek ister misiniz? Sıkı durun macera hız kesmeden devam ediyor…