Ömrümün yarısını, bir gün dünyanın en güzel hikâyesini yazacağımı düşünerek geçirdim. Küçük Prens gibi elden ele, dilden dile dolaşan, insanların kendi dillerinde okuduktan sonra anlamadıkları dillerde dahi satın alıp koleksiyonlarına katacakları bir kitap yazacağımı hayal ederek heyecanlandım. İlkokul çağlarımdan başlayıp bu yaşıma kadar aynı heyecanı, kalbimin kaldıracağı ve kendimi kandırabileceğim ölçüde, aileden yadigâr bozuk bir cep saatini taşır gibi taşıdım.
Simay K. Davì, okuyucusunu bir kenara oturtup hayattan enstantaneler sunuyor. Bunu yaparken öyle süslü, büyük cümlelere ihtiyaç duymuyor; olanca sadeliğiyle irdeliyor anları, duyguları, insanları… Gözlemlerini kendi deneyimleriyle harmanlayarak bizi kimi zaman bir çocuğun korkularıyla yüzleşmesine götürüyor, kimi zaman yabancı bir ülkede kendi ayakları üstünde durmaya çalışan genç bir kadının hayat mücadelesine ortak ediyor. Davì, Sabah Işıkları ile okuması birbirinden keyifli, düşündürücü öykülere imza atıyor.