"Duman dolu bir odada uyandım. İçeride pencere yoktu. Kapıyı açtığımda dumanın koridorda daha yoğun olduğunu gördüm. Havalandırma çalışmıyordu, ışıklar da kapalıydı. Babama seslendim. Mutfak yönünden gelen alevlerin nabzını duyabiliyordum. Bir daha seslendim ona. Sonra öksürmeye başladım. `Düşün, yavaş düşün,` dedim kendime. Ancak zihnim fikirden fikre atlıyor, nabzım gitgide hızlanıyordu. Ciğerlerim yanıyordu, hızlı hızlı soluyordum. Nefesimi tutmuştum, zihnim yine kendi kendine küçük bir şarkı mırıldanmaya başlamıştı: Sakin ol, sakin ol. Kurtulacaksın... Sakin ol..."
Ya ailenizle ilgili bildiğiniz her şey yalanlardan ibaret olsaydı? Ya yalanlar çatırdamaya başladığı zaman altlarındaki karanlık ve derin, ama aynı zamanda da ilginç gerçek sizi içine çekseydi? Rüyalarınız bile yabancı gelseydi size? Bir gün kendinizi ölümlü ve ölümsüz iki dünya arasında sıkışmış buluyorsunuz, aynı zamanda kısa bir süre içinde hayatınızın en önemli kararını vermek zorunda olduğunuzun bilincindesiniz... Siz olsanız ne yapardınız?