`Şimdi ben ne söylesem / hepsi çok eskiden söylenmiştir` diyen bir şair Özkan Dursun; `pek yaşamaklı bir şiirin peşinde. `Pek yaşamaklı` çünkü `ozanca barınmayı diliyor bu geçici yeryüzünde.`
`İkinci yeninin sesine `ses` veriyor sanki, yaşanmamışlıktan damıttığı kelimelerle ama. İkibin sonrasının moda gözüpekliği ile değil imgenin başat olduğu bir şiirin peşinde yürüyerek yapıyor bunu. Zamanın zehirli okuyla topuğundan vurulmuş bir şair gibi ilerliyor; nereye?
`Bitiş`, `yok`, `rüya`, `ölüm`...nereye? Lirik şiirin fecir vaktine mi? `Ben yalnız S`yi anlatsam` dediği `zamanın ara odası`na mı? Şiirin bir dil meselesi olduğunun farkında bir şair o; dil`in içindeki dil`e... belki de `söylenmeyene...