Yokuşlar ve rüzgârlar. Çamlıca tepesine vardığımda, beni karşılayan dostlarım. Dağın eteklerinden yukarı doğru çıkarken nefes kesen yokuşları, rüzgârlar sayesinde aşarım. Bir doğudan eser, bir batıdan. Güneyden veya kuzeyden. Çamlıca’nın değişken ruhu yamaçlarında esen rüzgârlara benzer. Adımladığınız sokakların sonu hiç tahmin edemeyeceğiniz yerlere çıkar. Her yönde değişik bir İstanbul’la karşılaşırsınız. Büyük Çamlıca Tepesi’ndeki kırmızı bayrak, rüzgârın hangi yönden estiğini gösterir. Bir ikindi vakti balkonunuzda çay yudumlarken, deniz yönünü işaret ederse Lodos esiyor demektir. Bu deli rüzgârın peşinden yağmur gelir muhakkak. Sert fırtınalara bayrak dayanamaz bazen, ortadan ikiye ayrılır. Poyraz, yıldız, karayel, günbatısı, kible, keşişleme, gündoğusu... Rüzgâr her daim ismini değiştirir Çamlıca tepesinde. İnsanları da rüzgârı gibi değişkendir. Kimi zaman Doğu’dan alır ilhamını, kimi zaman Batı’dan. Ilık bir meltem olur veya öfkeli bir hortumla yeri göğü birbirine katar. Sabit bir duruş, muntazam bir bütünlük yoktur. Ne zaman, ne yapacağını kestirmek güçtür bu semtte yaşayanların. Her insan farklı bir rüzgârın ismini taşır. Ya bu rüzgârla mücadele edersiniz ya da çekip gidersiniz.