Ütopya gibi görülen, bu gün imkânsız olan şahane bir rüyanın, gerçekte içine uyanınca, insanlığı nereye taşıyabileceğinin örneğini Aleviler maddi dünyadan uzak, inanarak, yaşayarak, ikrarlı toplumu yaratarak öğrenmişlerdi. Toplu ibadeti, mal ortaklığı ve sevgi bütünleşmesi, diğer bir deyimle maddi ve manevi birlik olan musahipliğin gerçek tarihsel kökenini musahiplik kurumuyla 21. yüzyıla kadar taşımışlardır.
Toplumu birliğe götüren, Alevilikte yaşam bulan, İmam Cafer-i Sadık Buyruğunda yer alan Rıza Şehri öyküsü; sınıfların, sömürünün, paranın olmadığı, ortak mülkiyetin toplumsallaştığı, güzel ahlakın kurumsallaştığı bir yeryüzü cenneti, düşünsel Rıza Şehri’ni, Francis Bacon, ‘Yeni Atlantis’i, Tomasso Campanella’nın “Güneş Ülkesi” ile Thomas More’un ünlü Ütopya eserinden yaklaşık 750 yıl önce İmam Ali’nin torunlarından Caferi Sadık 8 Aralık 765’te, Abbasi Halifesi Ebu Cafer el‐Mansur tarafından zehirlenmeden önce, ütopik bir şehir ve düzen önermesiyle insanlığa sunmuştu.
Uyku halinden bu rıza şehri modeli ütopyasına uyanmak için uyarılmak şarttır.
Elinizdeki hikâyede bu uyarılmayı yaşayan bir Garip okuyacaksınız…