Yanımızdaki uzaylı, elindeki üç tane kulaklık gibi nesneleri bize uzattı. Anlamadığımızı farkedince, nesnenin uçlarından çekip iki kulağımıza başımızın üzerinden dolandırıp taktı. Bir ucunu da alnımızdan aşağı indirip misafirimsiniz. Korkmanıza gerek yok.* dedi.
Konuştuklarını anlıyorduk. Bize verdikleri dijital çevirici olmalıydı. İyi de bizim dünyamızın dillerini nereden biliyorlardı. Hatta bizim dilimiz olan Türkçeyi öğrenmiş ve programışlar üstelik.