"Hayallerimizde geleceğe dair onlarca soru işaretiyle yola koyulduk, düşünemeden yol bitti, teslim olduk. Nizamiyeden girince terlemeye yüz tutmuş bıyıklarımızla beraber saçımızın da kısacık kesilmesi tanımsız bir acıydı. Farklı yollardan, farklı hayatlardan gelsek de, daha ilk günden hepimizin üstü başı, eli yüzü aynıydı! Herkesin artık tek ismi vardı; Mehmetçik. Niye Ahmet, Mahmut, Ali, Hasan değil de Mehmet? Hatta Mehmet’in birer parçasıymış gibi her er neden Mehmetçik diye kendime sorardım. Acemilikten sonra karakışa yar olmuş bu şehirde, tüm sorularımı cevapladım. Mehmet; Muhammed’in Türkçesiymiş, yani Türk’ün askerine verdiği ad Peygamber sünnetiymiş!”.
Bir solukta okuyacağınız bu romanda, manevi alemlere açılan kapıları aralayıp rahmet deryasında seyahat etme imkânı bulacaksınız.