Bir imparatorluğun içinde konak ortamına doğan Mehmet Tevfik Fikret, yaşadığı dönem itibariyle bu imparatorluğun sürekli toprak kaybettiği, ekonomik sıkıntılarının katlanarak arttığı, sosyolojik pek çok olumsuzluğun gün yüzüne çıktığı bir devreye tanıklık etti. Bununla beraber Batı’nın kültür ve siyasi nüfuzu, hayli geniş ve etkili bir şekilde devletin her alanına ve insanların gündelik hayatına yansımasını artırdığı bir dönem söz konusuydu.
Böylesine bir ortamda bedbin ve melankolik bir şair olduğu hakkındaki genel kanaatle, Tevfik Fikret’in bu özelliği, kimi araştırmacılarca ya devir şartlarıyla ya da mizacı ile açıklanmaya çalışıldı. Oysa edebî eserde karşılaşılan bu bedbin ve melankolik durum, yine o eserin ontolojik bütünlüğü ile değerlendirildiğinde anlamlı bir hâle gelebilir