Rönesans sahneyi bireyciliğin aldığı, sanatta güzellik duygusunun şaşırtıcı ve eksiksiz bir coşkuyla uyandığı bir dönem ya da Kıta Avrupası’nın aklın egemenliğine girdiği ve kendisinden sonraki akımlara bir anlamda öncülük eden akademik bir terim ve üslup tanımından mı ibarettir?
15. yüzyılda İtalya’da ışımaya başlayıp, karşılığını 16. yüzyılda tam anlamıyla Fransa’da bulan bu kültürel kavram, sayısız kaynak çatısı altında incelenmiş, irdelenmiş, araştırılmıştır. Fakat bu yeniden uyanış ve silkinişin gerçekte ne olduğu sorusu, onu gösteren terimin gelişiminden ve öncüllerinden ayrı tutularak hata edilir.