Ben, Yunus!... Siz beni hep, hırçın avaz Yusef diye bildiniz... Bir keskin bıçak ki, kelamıyla yüreğinize saplanan; yetmedi, satırlara ses verip daha da acıtan...
Ben, Yunus!... Siz beni hep, bilmem hangi memleketin Yusef`i diye bildiniz... Coğrafyanızda, hem ruhlarınızda , bir garip mültecidir; hoş gelip de sefa getiren...
Ben, Yunus!... Siz beni hep, kadim aşkların en ateşlisi Yusuf`un; zamanınızda beden bulmuş hali Yusef diye bildiniz... Uğruna yüzler yırtılan, harlı ela gözleriyle yakıp kavuran...
Ben, Yunus!... Siz beni hep, o her ruhun düş`ünde bulanmak istediği; lirik, kimi zamansa epik sahne akışlı bir masalın baş kahramanı Yusef Masadow diye bildiniz... Kaf Dağının zirvesinde, Zümrüd-ü Anka`nın kanadında yaşayan...
Bilin ki, ben Yunus`um!... Dadaşlar Diyarı Erzurum`un toprağında harmanlanan, memleket aşkı ile yanan, her zulme başkaldıran, her yetime ağlayan, her yaşlıyı öpüp başına koyan, aşka düşünce içi sızlayan; içinizden biriyem ben...
Gerçek bir yaşam, gerçek bir adam, gerçek bir Dadaş avazıyam.... Yunus derinliğinde yanıp da sönen, Yunus bilgeliğinde bakmasa da gören; hem ki Yunus`un adıyla el verdiğiyem....
Yunus`um ben, ey!...
Ben, Yunus...
beni böyle bileseniz...
Vesselâm...