Sanatları birbirinden ayıran sınırların aşılması çağımızın başlıca özelliklerinden biri. Resim, müzik, bale, tiyatro, sinema... Bütün bu sanatlar birbiriyle doğrudan doğruya bağıntısı olsun ya da olmasın, iç içe giriyor ve birbirinin biçimlendirme öğelerini kendi biçim dilleri içinde eriterek bütünleştiriyorlar.
Bu kitapta 20. yüzyılın ilk yarısında resim sanatının müzikle bağlarını göstermeye çalıştım. Resimde zamansal mekân arayışının ve bu bağlamda ritim ve hareketin, öte yandan da rengin başlı başına değer kazanmasının, resimle müzik arasındaki temel benzerlikleri ortaya çıkardığını ve iki sanat arasındaki etkileşimi hızlandırdığını gördük.
İki sanatın birbirine yaklaşması, her ikisi için de yeni yapı ve ifade öğelerinin bulgulanmasına yol açıyor. Daha doğrusu sanatçılar var olan, bilinen malzemeleri yeni bir anlayışla biçimlendirme öğeleri olarak kullanmaya başlıyorlar.
İkinci Dünya Savaşı´ndan sonra yaşanan toplumsal değişim sanat anlayışını ve sanatçının dünyaya bakışını değiştirdi. Bu yeni gelişmede hızla ilerleyen teknolojinin payı büyük. Özellikle zaman ve mekân kavramları yepyeni boyutlar kazandı. Bu bağlamda resim ve müzik birbirine daha çok yaklaşmış oldu.
Bu kitap modern sanatın öncülerine alışılmadık bir açıdan yaklaşıyor.20. yüzyıl sanatına açık olanların bildikleri, tanıdıkları sanatçıların resimlerini müzik bağlamında ele alıp irdeleyerek, bu resimlere yeni bir alımlama boyutu getiriyor.
Nazan İpşiroğlu