Dünyadaki hiçbir insan ırkını, anne-babasını ve doğduğu yeri seçme hakkına sahip değildir. Dini inancını ve mezhebini özgür iradesiyle değiştiren insan sayısı da yok denecek kadar azdır.
Ancak dünyadaki yıkıcı savaşların çoğu, yaşanan insan hakkı ihlallerinin önemli bir kısmı ve kavgaların büyük bir bölümü özgür irademizle seçmediğimiz, değiştiremediğimiz ve çok sevdiğimiz bu değerler üzerinden yapılmaktadır. Dünyanın her yerinde *kendinden olmayanı* aşağılayan insanlara rastlamak mümkündür. Irkından, inancından, doğum yerinden, ana dilinden ve yaşam tarzından dolayı ayrıştırılan, ötekileştirilen ve aşağılanan insan yok gibidir. Bununla birlikte özgür iradesiyle seçmediği değerleri nedeniyle kendini üstün görenlerin de sayısı az değildir.
Oysa herkesin geleneği, göreneği, türküsü, ağıtı, yaşam şekli, inancı kendine güzeldir. Herkesin anası, atası ve evladı kendine kıymetlidir. Bu bilinçle yoğrulanlar veya geç de olsa bu insanlık bilincine ulaşanlar dünyadaki farklılıkları zenginlik olarak görür. Kendine benzemeyeni yok etmek yerine yaşatmaya ve zenginleşmeye çalışır. Kendine duyulmasını istediği saygıyı öncelikle başkalarına duyar.
Ülkemizin önemli renklerinden biri olan Arap Alevileri bu topraklarda büyük acılar çekmiş ve insanlık onurunu zedeleyen birçok davranış ve söylemlere maruz kalmıştır. Buna rağmen ülkesini ve insanları sevmekten vazgeçmemiş; laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti oluşması umudunu hiç kaybetmemiştir. Atatürk ilkelerine ve Laik Cumhuriyet’e sıkı sıkıya bağlı olarak yaşamlarını sürdüren Arap Alevileri, çeşitli zorluklara ve
engellemelere rağmen toplumsal ve siyasi yaşamın birçok kademesinde kendileri göstermişlerdir.
Suç oranı en düşük, topluma uyum oranı ise en yüksek topluluklardan biri olan Arap Alevileri, gelenek ve göreneklerini bugüne kadar yaşatmaya çalışsalar da asimilasyon canavarı karşısında zayıflamışlardır.
Annemle birlikte böyle bir çalışma yapmaya karar verince çok heyecanlandık. Aktaracaklarımızın doğru olmasını en önemli sorumluluk olarak gördük. Annemin müthiş hafızası ve benim araştırmacı özelliğim bir araya gelince böyle bir eser çıktı ortaya.
Bu kitapta Arap Alevi kültürünün özelliklerini yaşadığımız ve birinci ağızlardan doğrudan duyduğumuz şekliyle gelecek nesillere aktarmak istedik. Yaşadıklarımızı yazıya dökünce de Ortadoğu’da yaşayan halkların ne kadar benzer özelliklere sahip olduklarını gördük. Geçmişte yaşananlardan bir kısmının bugün bizlere ne kadar saçma geldiğini gördükçe, bugün yaşadıklarımızın yarını yaşayacak olanlara o kadar saçma geleceğini düşünerek zaman zaman tebessüm ettik.
*Rengârenk Ülkem* Türkiye’ye çok yakışan bir tanımlamadır. Her rengin güzel ve özel olduğu, hiçbir rengin diğerine üstün olamayacağı düşüncesiyle hazırladığımız bu kitabın *birlikte yaşama irademizi* güçlendirmesini diliyorum. Renklerin kardeşliğinin insanlara örnek olacağına inanıyorum.