*Sonunda uyumuşum. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, bir ses ile
uyandığımda, bir de baktım ki etrafım insanlarla dolu. Epey kişi yan
yana oturmuş, sessizce bekliyor. Birbirimize bakıyoruz ama, ne onlar
bir şey söylüyorlar ne de ben. O şekilde sabaha kadar bekledim. Şafak
söker sökmez de, bir film kopar gibi, o insanlar oradan kaybolup
gittiler. Neyin nesiydi, kimdi gördüklerim, nerden gelmiş nereye
gitmişlerdi bilmiyorum. Ama o zaman yaptığım bir tahmin vardı,
onu aktarayım: Ben onları iyilik yapan cinler ya da melekler olarak
düşündüm. Muhtemelen de Abdal Musa’nın askerleridir; kimse beni
görmesin, karışmasın diye korumaya gelmişler. Bizim taraflarda,
Abdal Musa bir cin taburunun komutanı olarak bilinirdi. Onun
komutasındaki cinler saldırgan ve yağmacıydılar. Asıl işleri kötülük
yapmaktı ama belli hallerde belli kişilere iyilik elini de uzatabilir,
yardımcı olabilirlerdi. Anlaşılan o gece beni himayelerine almış,
korumuşlardı.*
Bingöl’ün Kiğı ilçesine bağlı Hop köyünün Qurze mezrasında başlayan,
küçük yaşlardan itibaren Dersim’in (Tunceli) Kızılkilise’sinde
(Nazımiye) devam eden uzun ve acılı bir hayatın hikâyesi… Şeyh Sait
isyanı ve Ermeni katliamının soluk hatıraları, Dersim *harekâtının*
hatırdan çıkaramadığı korkunç tecrübesine bağlanıyor. 1938 sonrası
işlemeye devam eden yaralarla, İkinci Dünya Savaşı yıllarıyla ve
*kızılbaş* olarak askerlik yapmanın tecrübesiyle devam ediyor.
Qurzeli Usiv`in 70 Yılı, bu büyük olayların içinden, aynı zamanda aşiret
ilişkilerini ve husumetlerini, pir-mürşit bağını ve o zamanki Dersim’in
toplum ve aile yaşantısının birçok ayrıntısını, yalın ve canlı bir dille
anlatıyor.