Lona’ya
“Hayattaki en önemli gerçektir aşk. Ruhun ve bedenin kimyasal bir bütünlüğü, karşı koyulması imkânsız bir çekim ve duygular arasındaki en şuh denge… Tek başına bedenlerin kavuşmasından ibaret değildir aşk. Ruhların da en tutkulu duygularla buluşmasıdır. Yalnız, anlık hislerle kimyaların birlikteliği sığ bir zevkten öteye gidemez asla. Sevdiğim kadının bedeninden öte, ihtirasını, duygularını ve ruhunu isterim ben. Bedenlerin kenetlendiği aşka, arzulu ruhlar eşlik ettiğinde tam bir bütünlük sağlanır. İşte o zaman kadınımın bedeni, etle kemik olmaktan çıkar, mabedime dönüşür benim. Ruhu ise tüm varlığımla taptığım tanrıçam.
Ruhumu, yüreğimin içine alıp kadınıma öyle sunarım ben. O, ruhumu alıp kalbine koyarsa o olur, nefes alırım hayatımın geri kalanında. Sevdiğim kadının teninin kokusudur aşk. Alır zihnime işleyen o kokuyu, saklarım derinlerimde. Biriktiririm en özlediğim anlarda solumak için. Kırmızının en cazibeli hâlidir, onun tenime değen dudakları. Alıp bir akşamüstü öptüğümde o koyu kırmızıları, demlenir aşk en tutsak vakitlerde sabahlara dek. Saatler yetişemez tutkumun hızına. Zaman ortadan ikiye bölünür, ben mabedime sarılırım.
-Dima