Bir asker düşünün, eşi ve çocuğunun acılarını sıradanlaştıran. Annesi ölüm haberini beklerken, tesadüfen hayatta kalan. Defalarca kulağında sela seslerini duymasına rağmen ölemeyen astsubay. En tehlikeli görevlere gönüllü olan özel bir askerin hayat hikayesini okurken; 1996-2001 yılları arasında devletin içindeki oyukların ne denli derin olduğunu da göreceksiniz. Terör örgütlerinin kimlere taşeronluk ettiğini bilmek hakkınız… Tüm yaralarını sardıktan sonra; bu namusu olmayan, barut kokusunun kan ile karıştığı topraklardan çıkan Atilla, evine annesinin yanına gitmeye çalışır. Lakin; ölümü sürükleyerek evine kadar getirmiş olduğunu sonrasında fark eder. Derin devletin belki de en naif ünitesi, “Dede” kod isimli şahsı Atilla’ya temas eder ve böylece asıl düşmanın kim olduğu ortaya çıkar. Devlet en gizli ünitesiyle bu özel askerin yanında yer alır. Asıl fırtına da bundan sonra kopar.
“Şuraya bak, gökten Bordo Bereli yağıyor, Allah’ım sen çok büyüksün. Bunların arkasından Sırat köprüsüne kadar gidilir valla…”