"Konuşulanlara göre, İstanbullulara zahmet veren belaların çok büyük bir kısmını tüm zamanların en ünlü cincisi Mösyö Theo çözmüştü. Çözdüğü davalardan ve yakaladığı şeytanlardan birer efsane gibi bahsedilen Mösyö Theo, büyücü ve efsuncu esnafı içinde âdeta bir pir gibi yad ediliyordu.”
Depremler, yangınlar, savaşlar, baskınlar.
Sarnıçlar, saraylar, geçitler, kaleler, hanlar.
Galata Kulesi, Tekfur Sarayı, Fildamı Sarnıcı, Ayasofya, Cihangir Camii, Rum Patrikhanesi, Hacopulo Pasajı...
Aşk, fedakarlık, binbir çeşit komplo, bitmek bilmeyen entrika.
Hayaletler, hortlaklar, kehanetler, büyülü anlar.
Anlar tarihi değiştiriyor, büyük yıkımlar yeniden doğuşu tetikliyor.
Ölümsüz gelincik Theo ile yolculuğumuz zamanları aşıyor!
Theo, henüz delikanlıyken ölümsüz bir gelincik bedenine hapsedilmiş bir Bizanslı. Çelebi, görmüş geçirmiş, nüktedan, kitap kurdu bir dedektif. Şehir Konstantinopolis iken doğdu, yüzlerce yıllık başkentin binlerce halini yaşadı. Koca kentin her noktasını avucunun içi gibi biliyor ve İstanbul`da yaşanan doğaüstü vakaları kendine has yöntemlerle görülmemiş ustalıkla çözüyor.
Halil Babilli’den İstanbul’un dehlizlerinde saklı sırlara, Kuzey’in donmuş topraklarından İstanbul’daki bir genç kızın odasına, geçmişten geleceğe uzanan, soluk soluğa bir tarihi macera.
Bin Yıllık Hemşehri’nin tadı damağında kalanlara Babilli yeni bir masal fısıldıyor: Prensesin Tebaası.