*Güzel kitaplar, sayfalarına yeniden usulca girinceye dek geçen günü boşuna harcadığınızı hissettirir. Postacı Kadın bu nadir kitaplardan biridir. Kitabı okumadığım zamanlarda hakkında düşünür olmuştum. Doğduğum günün dahi öncesine ait bir dönemin özlemini tattırmıştı. Ancak asıl kayda değer yanı, hikâyenin günümüzle bağdaşmasında yatıyordu. Harikulade yazılmış, merak uyandıran bu romanı tanıdığım herkese öneriyorum.*
- Kathryn Stockett, Help’in yazarı
*Postacı Kadın okuyucuların beklediği kurgusal tebliğin ta kendisi. Sarah Blake, küçük bir kasabada geçen Amerikan hayatını ve İkinci Dünya Savaşı sırasında harabeye dönmüş Avrupa’yı sinematik bir yaklaşımla anlatıyor. Radyo muhabiri Frankie Bard’ın (dehşete kapılsam da trajedisi karşısında adeta mest olduğum, daha önce okuduğum hiçbir karaktere benzemeyen bu kadının) romantik, yürek parçalayıcı ve tek kelimeyle benzersiz hikâyesi, Martha Gellhorn’un yazınlarında bulunan benzersiz duygusallığı yansıtıyor. Postacı Kadın Gellhorn’un ‘kalıcı ve gerekli’ kütüphane olarak adlandırdığı yere ait.*
- Howard Norman, The Bird Artist ve Devotion eserlerinin yazarı
*Bazı romanlardan kıymetli sözcüklerle işlenmiş bir anlatıma, bazılarından canlı kanlı karakterlere, bazılarından da başımızı döndüren ve bizi değiştiren sürükleyici bir öyküleme üslubuna sahip olduğu için zevk alırız; Sarah Blake’in şaheseri Postacı Kadın bizlere tüm bu hisleri ve daha fazlasını yaşatıyor. Şefkatli, anlayışlı ve gerçekçi bir anlatıma sahip bu ustalıklı roman, nadir görülen, oldukça başarılı ve bilge bir ses tarafından aşkın, savaşın ve yaşanan hikâyenin tesadüfî doğasını derinlemesine araştıran bir üslupla anlatılıyor. Şahane bir kitap!*
- Andre Dubus, Sisler Evi’nin yazarı